KAYGILI BAĞLANMA
İlk bakım verenle yaşanan ayrılık öyküsü, duygusal ve fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan istikrarsız ve tutarsız davranışlar, duygularına eşlenir olamama hali bebeğin bakım verenden ayrıldığında aşırı tepki vermesine, kolay yatışamamasına ve geri geldiğinde bakım verenden ayrılmama, yapışık olma ve en ufak ayrılma sinyaline karşılık aşırı duyarlı tepkiler vermesine neden olmaktadır. Bu bağlanma stiline sahip olan bireyler bağlanacağı nesneyi kaybetme korkusunu süreğen bir şekilde yaşarlar ve korkuyu ortadan kaldırabilmek için sürekli yakınlık aramak, ayrı kalmaya tolerans gösterememek gibi bağımlı davranışlar gösterebilirler. ( Nurkan, 2020)
Bowlby bu bağlanma stilinin oluşmasında annenin veya babanın evi terk etme, terk edeceğine dair bebeği cezalandırmak amacıyla tehdit etme, çocuğun annenin ve babanın kavgasına şahit olma gibi durumların önemli bir yordayıcı olduğunu ifade etmektedir. (Bowlby, 1960) Bu durumun içsel çalışma modelinde kendilik ve diğerlerine dair zihinsel temsillerinin olumsuz olmasına yol açmaktadır. Bu kişiler kendilerini sevilmeye değer olmayan, diğerlerini de güvenilmez ve reddedebilen olarak görmektedirler. Sevgi ve güvenlik ihtiyaçları tam olarak karşılanmadığı için sevilme ve değer görme ihtiyaçları çok yoğundur bu sebeple yakınlık kurmak isterler fakat diğer yandan başkalarının reddedici tutumlarından korktukları için yakınlıktan kaçınabilirler. Yaşadıkları bu ikilem kişiyi ruhsal açıdan yıpratabilmektedir. (Tüzün, 2006)
Güvenli bağlanma ruhsal açıdan ne kadar olumlu yönde etkileyici olurken, kaygılı bağlanma tam zıt yönde “öteki” ne yönelik güvenilmezlik ve “kendi” ne yönelik olumsuz düşünceler ruh sağlığının bozulmasına neden olabilmektedir. Çocukluk döneminde her ihtiyaç duyduğunda destek olabilecek bir öteki nesnenin var olmaması durumu; kişinin yalnızlık, çaresizlik, karamsarlık ve korku duygularının yaşamasına neden olur. Nesne kaybına yönelik aşırı duyarlı olma hali kişinin yaşamı boyunca ilişki örüntülerine yakınlık ve uzaklık arasında git gel yaşamasına sebep olmaktadır. İlk nesneyle kurulan ilişkiden yola çıkarak kendini ve başkalarını anlamaya ve tanımaya başlayan kişinin ilk nesne kaybı veya kaybetme ihtimalini yaşaması kendilik temsillerinin olumsuz yönde şekil almasına yol açmaktadır. Benlik saygısının düşük olmasına neden olan bu durum kişinin; topluma uyum sağlama ve sosyal becerilerinin gelişmesinde bozulmalara neden olabilmektedir. İş yaşamında, arkadaşlık ve romantik ilişkilerinde sorunlar yaşayabilmektedirler. Özellikle romantik ilişkilerde sevgi ve ilgi beklentisinin yüksek olması, beklentinin karşılanmaması ihtimaline karşı kişiyi aşırı duyarlı hale getimektedir. Bunun sonucunda partenere aşırı bağımlı olma, ilişkiyi bitirememe, kaybetme korkusunu yatıştırmak için sürekli karşısındakinin ihtiyaçlarını önemseme ve kendi ihtiyaç ve isteklerini görmezden gelme gibi davranışlar sergileyebilmektedirler. Kendine yönelik değersiz, yetersiz, sevilmeye layık olmayan, kusurlu uyum bozucu şemaları vardır ve bu şemaların varlığını yaşam boyu devam ettirirler. Şemaya teslim olarak bilişsel çarpıtmalarını besleyecek, başkasının ihtiyaçlarını gözetmeyen partner seçimleri yapma eğilimleri yüksektir.